Rüyalarımıza kadar hormona bulaştı nefsimiz.

Çam parçalardık geceleri, harflere şapka takardık. Sahte bir gurur yapışmıştı yakamıza, gecelere ışık biriktirirdik gündüzden. Güneşten kazandığımızla ay ışığına kahvaltı hazırlardık. Mevsim normallerinde şarkılar söylerdik. En olmayacak yerlerinden bıçaklanmış hayatlara ağlardık. Sahte bir gurur yapışmıştı yakamıza, boş inatlara sürükleyen romanlar okurduk sonra. Noktayı virgül etmenin pazarlığındaydık. Bitmesin isterdik geceye kattığımız sabahlar. Gülmeye şartlanmış bir refleks ile bakıyorduk göz bebelerimize. Şifreli iltifatlara maruz bırakıyorduk üç günlük bedenlerimizi, halbuki ne gerek vardı yakamıza salıncak kuran sahte gururu sallamaya. İçten içe konuşurduk; karıncalı çeken gözlerden, cızırtılı kulaklardan, ses kontrol deneme birki ağızlardan vazgeçip içten içe konuşurduk. Doğudan doğan güneş kadar, yüz derecede fokurdayan su kadar net, çöl sıcakları derecesince miyop gözler kadar bulanıktık. Karışık çerezler kadar karışık sade dondurma kadar berraktık. Ne gerek vardı şu sahte kibirimize, hani çocukken zillere basıp kaçardık. Allah bize günah yazmazdı daha evcilik oynardık, bir güzel bebek severdin. Halbuki ne gerek vardı, tarihi geçmiş bir parfüm gibi üstümüze sıktık öfkeyi, biz böyle çirkin kokmazdık. Biz böyle çirkin kokmazdık cennet kokuyo derlerdi öperlerdi bizi, Allah günah yazmazdı o zaman çünkü elimize market poşeti gibi yapışan nefreti bilmezdik. Küçükken hatırlarsın  kalbimiz kadar temiz sayfalar ayırdığımız için teşekkür ederdik birbirimize. Şimdi kapkara sayfalara emanet hatıralarımız. Rüyalarımıza kadar hormona bulaştı nefsimiz. Hayallerimize zincirleme kazalar, faili meçhul sevdalar karıştı. Dünyaya hız kazandırdık kirli yalanlarımızla, sahte ayaklara yanlış emirler yağdırdı dönek beynimiz. Neydik ne olduk, cennet kokusuna yanık parfüm sıktık. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar