Bir mahur beste çalsa ağlaşacak kimsesi yoktu.

Böyle anlık bir şey değildi belli ki, öyle ağladı ki kimseler duymadı sesini. Ki bu ilk vukuatı değildi, gülmeyi beceremiyordu.
Bir aralar güldüğünü hatırlıyordu, dişlerinin olmadığı zamanlardı. Karşılıksız bir sevgiye sahipti. Eski fotoğraflarına bakarken uçan bir yılan görmüş gibi şaşkındı. Aslında uçan bir yılan görse şaşırmazdı, dünyada onu şaşırtacak bir şey kalmamıştı. Bir mahur beste çalsa ağlaşacak kimsesi yoktu. Birini öldürmeyi planlıyordu. Birini seviyordu. Aynı zamanda yapacak başkaca hiç bir işi yoktu. Yaşamaktan sıkılacağını sütten kesilip emzikle kandırıldığı zamanlar anlamıştı. O zamanlar cedric denen velede suikast düzenlemeyi düşünüyordu. Okula başlayacağı sene su tabancasıyla kendini boğarak öldürmeye çalışmıştı. Başarısız sonuçlanan bu intihar girişimi babasının önlem olarak ona boncuklu tabanca almasına sebep olmuştu. Babasını çok fazla sorgulamıyordu. Onun hayatın anlamını çözdüğünü düşünüyordu. Bir gün tabancasını doldurup okul çantasına sakladı. İlk teneffüste cedric lakaplı çocukla sevdiği kızı köşeye çekip ikisinin üzerine boşalttı şarjörü. İkisi de ağlayarak öğretmene şikayet ettiler. Öğretmen hiç kızmadı. Katil olmayı da becerememişti. Halbuki öleceklerinden o kadar emindi ki son mermiyi kendine saklıyordu. Babasına bunun hesabını soracaktı, nasıl olur da defalarca kandırabilmişti. Eve girdiğinde içeride soğuk bir sessizlik vardı. Bütün odaları dolaştı yatak odası dışında. Kimse cevap vermiyordu, en azından annesinin evde olması gerekirdi. Annesi ona yatak odasının özel olduğunu ve girmemesi gerektiğini defalarca söylemişti ama başka çaresi kalmamıştı. Kapıya yaklaştıkça anlam veremediği korku belirmişti içinde. Kapıyı açar açmaz ağır bir koku çarpmıştı suratına. İçeride annesi ile öğretmeni diye bildiği adam kanlar içinde yatıyordu. Babası da yerde kanlar içindeydi ve elinde bir silah vardı, gerçek bir silah. Babası demek bu yüzden sahte olanları ona vermişti gerçeğine ihtiyacı vardı. Yavaş adımlarla babasının yanına çöktü ve elindeki silahı aldı. Ağzına dayayıp düşünmeden tetiğe çekti. Ama yine hiçbir şey olmamıştı, babası son kurşunu kendine saklamıştı.  Aynı anda üç ceset görmüştü ve böyle bir durumda ne yapılması gerektiğini hiç bilmiyordu. O günden sonra çok konuşmadı, bir zaman sonra hiç konuşmamaya  başladı. Öğretmenlere, annelere ve babalara şüpheyle baktı. Hiçbiri olmak istemedi, polis oldu. Silahını aldığı ilk gün intihar etti, arkasında iki tane daha ceset bırakarak. Bir ismi vardı elbet ama hatırlamıyordu, kimse hiçbir zaman hatırlamadı.

Yorumlar

Popüler Yayınlar