Yorgunluk kahvesi, az şekerli

Sokak lambaları söndükten sonra saklanmak için sadece birkaç dakikamız olur. Maalesef güneş doğmak üzeredir ve bazılarımız diyorum; çok kirliyiz. En az kötü yola düşmüş bir beyaz kadar griyiz. Nerede ne yapacağımızı bilmediğimizden değil de aslında doğru taraf diye bir şey olmadığından siyahta beyaza beyazda siyaha benzeriz. Sabaha karşı hayatlarda maskesiz dolaşır, gülmekle ağlamak arasında sürekli bocalarız. Kutlanacak zamanları kestirmek için de takvim iyi bir araç değildir. Kutlama demişken, ite ite de olsa aklıma getirdim. Tüm gitmişliğine rağmen bugün iki sene oldu. Yalnız, bu böyle pek olmadı sanki. Düşündüğümüz kadar iyi, korktuğumuz kadar da kötü değil. Acısı yakmadı ama bu defa da güldürmedi. Nisanda sobası yeni kalkmış bir evin ani soğuktaki az battaniyeli hali gibi. Azıcık sebebimiz olsa gülmek kim bilir ne kadar işe yarardı şimdi. Üstelik usta sayardık bir de kendimizi bu işte. Ayrılık belli ki çok kötü bir şaka, yalnız biz de fazla ciddiye aldık. Her şeyin gayet medenice halledilmesine ne kadar kızsam da nasıl güldüreceğine itiraz edemedim. Ama nasıl güldüğümü de anlatacak değilim; özel şeyler bunlar.
Seni hiç aramıyordum ama bir pop şarkıda sana rastladım. Ben olsam öyle söylemezdim, dedim içimden. Zira ben olduğumda susmuştum. Gerçekti, çok komikti ve bir banka memuru kadar ciddiydi durum.
                                                            Galiba gidiyorsun.
Epeydir buğulu gözlüklerle dolaştığımdan olsa gerek ben fark etmedim ama bir kadının ilgisini çekmişim. Gizlilik ortadan kalkmış. Bugün okullar tatilmiş.
Sanırım varmak üzeresin.
Ama geçen gün başka bir şey oldu. Bir kadını fark ettim, üstelik ne sana ne de anneme benziyordu. Evet, baktım ona. En kötüsü de gördüm. Gözlerim varmış, hissettim.

                                                                                                                  Galiba artık ben de gidiyorum.

Yorumlar

Popüler Yayınlar