O zaman günaydın.

Sabahları hep yağmurlu geceleri ise ağlamaklı olurduk ve ankara.
Kara anların biraraya geldiği bir şehirdi ve de kardan anılar birikmiyor değildi kışlık montumuzun iç ceplerinden herhangi birinde. Sabahları hep yağmurlu geceleri de ağlamaklı hani. Kanamadan edemezdik eskimiş yaralardan beri. Kabuk bağlamak düşmelere mahsus kaldı
 zamane yaraları kabuk bağlamadı.
Kanamadan edemezdik ya hani.
Ağlamadan bir çocuk, gün doğru düzgün aymaz gibi. Flaş patlar gibi yanarken florasanlar, gözlerin inanamaz gibi buna kapanıp açılırken defalarca, kirpiklerin ışığa derinlik katmakla meşgulken, ve uzarken kemiklerin bir biyolojik bilgi nedeniyle uyanır uyanmaz, bir bebek ağlamadıysa dünya diyerek, bir gün aydınlanmış sayılmaz tam olarak.
Eğer Bir dünya bir gün tam olarak aydınlanmakla meşgul olursa kimse ağlamadan evvel  ve aşklar karşılık bulmaya başlarsa bu aydınlık sayesinde ve insanlar sevmeyi bir çocuk kadar kocaman yaparsa masumane,sırf bu yüzden bir kedi korkmayı bırakırsa insanlardan, yaşadığını anlamak için ağlatmazsalar insanları en doğuştan itibaren,   günaydın o zaman.

Yorumlar

Popüler Yayınlar