BOZUKLUĞUM PSİKOLOJİK
Ertelenmeyi hak
etmediğim zamanlardı. Kaprisli alarmları kıskanır olmuştum. Üşengeçliğimde küf tutmuş mürekkeplerle yazıyordum,
söyleyemediği sözlerin perde arkasını. En büyük eğlencem şu sıralar: kırmızı
kalemle yazıp adını üstünü çiziyorum; bir zamanlar altını çizdiğim. Kendi
çizdiğim çizgilerde yürüyemeyecek kadar sarhoşum artık. Uğultulu bir çığ olarak
geldiğim dünyada geçerken uğramış bir kartopuyum şu sıralar. Ben değil, beni
ıskalıyorlar.
Her
şey yolunda yani.
Dün bayramdı ama ben
geç kalktım. Zehirli insanlara öfke kusarken bayramlıklarımı kirlettim. Galiba
yalnızdım. Güçlüyken savaşacak düşmanım olmayacak kadar yalnızdım. Derme çatma
cephemde kendimle savaşıyor , kendimden kaçıyor ve yine kendime sobeleniyordum.
Kurşunlar emrime itaat etmeyen askerler olduğu için ölemedim.
Yolunda yani her
şey.
Tüm saçmalıklarla her
gün beş çayı içiyorduk. Hakim olarak davet edildiğim duruşmada suçlular
tarafından sorgulanıyordum. Yüce jüri ‘bizimla diğıldı.’. İddia makamı ise
nihavent. Kafamın içindeki tepişen atlardan birini çalıp kaçmalıydım. Ama
sakallarımı yeni kesmiş, şarabın da tadına bir türlü alışamamıştım. Bu arada
babam gibi düşünsem şaraptan ölebilirdim.
Şey
her yani yolunda.
Güneş kötü nişan
alıyordu. Koca kafamı isabet ettirip geçemiyordu. Oysa gerçekten başımın üstünde
yeri vardı. Suyun kaynama noktası oldukça anormal şartlarda, çay bardakları
sıfır beden modasındaydı. Gece yine kazanmış hava kararıyordu. Gözlerim doldu.
Çay soğudu. Neyse senin çayın zaten bitmiş. İçtiysen kalk! Çok işim var benim.
Maviye boyamalıyım belki de her
yeri.
Yorumlar
Yorum Gönder