TEYFİK

Sınıfa kapıdan şöyle bir bakıp “Geldi mi? ”diye sordu. Kimse cevap vermeyince gözünü hızlıca gezdirdi sıralarda. Gözleri aradığını bulamadı, üzüldü ama şaşırmadı. Sıfırdan başladığı yerde yıllanmış bir geçmişi arıyordu gözleri. Paylaştıkları çok şey vardı, paylaşacakları çok şey... Telefonunu aldı eline geçmişini tuşladı. Gözleriyle bulamayınca kulağıyla aramaya başladı. Çaldı çaldı sustu telefon. Tekrar aradı, uzun uzun çaldı sustu telefon. Şaşırmadı, geçmişinden vazgeçip yeni hayatına ayak uydurmaya çalıştı. Tenefüs bitmek üzereydi, aşağıya inip sigara içmekle kantine gidip çay almak arasında kaldı. Bunu düşünürken zil çaldı, diğer tenefüs vakit kaybetmeden gider çay alırım aşağıda sigarayla birlikte içerim diye düşünüp kendini avuttu.

                                                                                             ***
Telefonun sesiyle birlikte uyandım. Gözlerimi zar zor açtığımda tavanı seyrediyordum, ne tarafa doğru uyandığımı kestiremediğim için önce tavana doğru uzattım elimi, telefonu bulamayınca tavana uzanmış elimi sağa doğru serbest düşüşe geçirdim, telefonu elimin düştüğü yerde bulmayı umuyordum. Uyku sersemi yaptığım hesaplamalar tutmayınca elim yatağın yanındaki boşluğa düştü, zaten yatağın kıyısında yattığım için düşecek gibi kalktım yataktan. Bu ani refleksle hızla yataktan kalktığım için uykum açılmıştı ama  bir an başım dönmeye başlayınca bu sefer bütün bedenimi yatağa doğru serbest düşüşe geçirdim. Bu sefer hesaplarım tuttu ve yatağa düşebildim. Yaylardan dolayı bir iki kere daha havalandıktan sonra duruldum. Ben kendimi yerden yere atarak uyanmaya çalışırken telefon da susmuştu. Zaten o ana kadar çalanın alarm mı yoksa zil sesi mi olduğunu anlamamıştım. Gözlerimi açıp bu sefer adam gibi doğruldum yatakta. Telefonu elime aldım, arayan Tevfik’ti. Saate baktım, ilk ders bitmişti, teneffüste sınıfıma gelmiş beni bulamayınca aramıştı.  Saate tekrar bakıp hesaplamalarımı yaptım. İkinci ders yeni başladığına göre 15 dakika sonra evden çıksam diğer teneffüse Tevfik’le buluşup sigara içer sonra da derse girebilirdim. Kahvaltı da yapmayacağım ve 5 dakikada hazırlanabildiğim için 10 dakikalık kafamı toplama sürem vardı. Yatağa uzanıp hayatımı düşünmeye başladım.
                                                                                              ***
Tevfik ard arda açtığı telefonlardan cevap alamayınca üst kattaki sınıfına doğru merdivenlerden çıkmaya başladı. Bir adımında gireceği sınavı düşünürken diğer adımında geçmişte girdiği sınavları ve sonuçlarını düşünüyordu. Beyni geçmişi ve geleceği arasında ikiye bölünmüştü ve ikisi de büyük oranda canını sıkmaya yetiyordu. Geçmişte girdiği her sınavda başarılı olmuştu ama hala yeni bir sınava hazırlanmak için derse giden bu merdivenleri çıkıyordu. Bu gerçeğin apaçık ortada olması hiç bir şeyi değiştirmiyordu, çünkü başarısız olmaya tahammülü kalmamıştı. Bu tahammül sınırlarını taşma noktasına getiren de en ufak başarısızlıkta tepesine bineceğini düşündüğü insanlardı. Her sınav sonrası sonuçları kendisinden çok merak edenlerin “Neden olmadı Tevfik?” sorularına maruz kalmamak için daha çok çalışıyordu, “ Neden ? ” sorusuna maruz kalmamak için her şeyi daha hızlı yapıyordu. Merdivenleri de koşarak çıkmaya başladı.  Derse girdi. Hocanın anlattığı her şeyi anlamaya çalıştı, alabildiği her şeyi almak için çaba gösterdi. Tenefüs zili çalınca şansını bir kez daha denemek için aşağıdaki sınıfa gitti. Sınıfın kapısından baktığında artık sınıftakiler alıştığı için kafalarını “yine gelmedi” anlamında salladılar. Tevfik çayı boşverdi, sigara içmek için merdivenlerden aşağıya doğru hızlı hızlı indi. Aşağıda telefonunu çıkarıp son aramalara girdi. Tekrar aradı.
                                                                                              ***
Telefonun sesini duyar duymaz uyuya kalma pişmanlığıyla uyandım. Bana sadece 10 dakika gibi gelmişse de neredeyse bir saattir uyuyordum. Tevfik ikinci tenefüste de beni aramıştı. Gitmem gerektiğini düşündüm, aslında uykum da yoktu ama yataktan kalkıp hazırlanıp yarım saat yol gitmek zor geliyordu. Basit bir tembellik vakası yani çok anlam yüklememek lazım. Saate tekrar bakıp düşünmeye başladım. İki ders şimdiden bitmiş geriye üç ders kalmıştı, üçüncü ders de zaten ben yoldayken bitmiş olacaktı. Telefondan ders programına baktım, kalan iki ders de hiç ilgimi çekmiyordu, gitsem de bir işe yaramaz gibi geldi. Yatakta hafif doğrulup tam karşıdaki çalışma masama baktım. Kitaplar karışık bir şekilde yerde duruyor masamda ise yarım kilo tütün ve yanında iki paket filtre duruyordu. Evde kalsam ders çalışmak yerine seri sigara üretimine geçerim gibi bir ortam vardı. Güneş hiç açık bırakmamaya çalışarak özenle çektiğim perdeden sızıntılar bulmuş eve doluşuyordu. Tevfik’i arayıp dershaneden çıkınca yanıma gelmesini istesem muhtemelen küfrederdi sonra da ‘neyse geliyim’ diyemeyeceği için konu kaynardı. Mesaj atarsam küfrü içinden eder sonra bu konuyu düşünür ve gelmeye karar verebilirdi. Ben de bu şekilde hem Tevfik’i görür hem de tembelliğime karşı gelmeden günü yalnızlıktan kurtarabilirdim. Mesaj attım ve Tevfik’in geleceği zamana kadar tekrar uyumaya karar verdim.
                                                                                              ***
Telefon beklediği gibi çalıp çalıp durdu, zaten bu sefer öğrenmiş bir çaresiz olarak sonuna kadar çalmasını beklemeden kendisi kapatmıştı. Sigarasını çıkarıp yaktı, ilk duman vücuduna girdikten sonra anarşist bir örgüt lideri görevini üstlenip ortalığı karıştırdı ve Tevfik’in yurtta aceleyle yaptığı kahvaltıyı isyana teşvik etti. Tevfik ilk nefesten sonra midesinin bulanmasıyla yüzünü buruşturdu ve bir süre dudaklarını büzerek etrafı izledi. Bu sırada sigaradan aldığı ilk nefesin serseri dumanı dudaklarından vücudunu yavaş yavaş terk ediyordu. Sigarayı baş parmağıyla işaret parmağı arasına alarak yanan kısmını ağzına yaklaştırdı ve kalan dumanı oraya üfleyerek sigaranın yanışını izledi. Hevesi kalmadığı için kalan derslere girip girmemek konusunu düşünmeye başladı. Girse bir şey olacağı yoktu, girmese yapacak bir şey yoktu. Yola doğru bakıp yorgunluktan düşüp bayılana kadar yürümek istedi, nereye olduğunun hiçbir önemi yoktu. Telefonuna gelen mesaj sesiyle kafasındaki düşünce bulutu sigara dumanı kılığına girerek kayboldu. Mesajı okudu, yüzünde bir gülümseme oluştu, sonra sigarasından bir nefes daha alarak küfretti. İyice gülmeye başladığında zil çaldı. Telefonu açıp ‘geliyorum’ diye mesaj attı.
                                                                                              ***
Tam yeniden uykuya dalacakken mesaj geldi. Tevfik ‘geliyorum’ demişti. Geliyorum derken şimdiki zamanı mı kastetmişti yoksa ‘dershaneden çıkınca gel’ teklifimi onaylar şekilde mi söylemişti tam kestiremedim. Eğer derslere girmeyip hemen gelmeye karar verdiyse canı bir şeye sıkılmıştır diye düşündüm. Çünkü derse girmediği an eve bunu bildiren bir mesaj giderdi ve Tevfik bu konunun evde gündem olmasını isteyecek son adamdı. Gelirse nasıl olsa konuşuruz deyip uyumamak için telefonu elime aldım. Twitter’da zaman öldürerek istediğim kadar boş saatimi doldurabilirdim. İnsanların sabahın köründe uyanıp kalabalık dünyaya ve sisteme ait klasik eleştirilerini okuyarak yaklaşık 10 dakika geçirdim. Gerisi gelmediği için sürekli sayfayı yenilemeye başladım, sonra işsizlikten bunu oyun haline getirdim. Her yenilemeyi saymaya başladım, beş ve beşin katlarındaki yenilemelerde sayfaya 'twit' düşerse içeriğine bakmadan beğenecektim. İlk başlarda heyecanlı bir şekilde yavaş yavaş ilerlerken  bir süre sonra oltasına balık gelmeyen balıkçı hayal kırıklığıyla alışkanlıktan hızlı hızlı yenilemeye başladım. Sağ baş parmağımla sayfayı yukarıdan aşağıya çekerek yaklaşık 10 dakika daha harcadım. Bir zaman sonra elim senkronizasyonu sağlayamamaya başladı ve yanlışlıkla bildirim çubuğunu açmış oldum. O an tarih ve saat karşıma çıktı ve durdum. Ertesi günün doğum günüm olduğunu fark ettim ve bunu fark etmemle birlikte kolej yıllarımdan kalma bir anıya yatay geçiş yaptım.
Koleje yeni gelen müdür bir çok ilginç yeniliği de beraberinde getirmişti. Bunların bazıları iyi bazıları kötüydü, bazıları başta iyi gibi görünse de sonrasında çile haline gelebiliyordu. Bunlardan biri de müdürün, her Çarşamba günü derslerden sonra o hafta içinde doğum günü olan herkesi etkinlik odasında toplayıp doğum gününü kutlamasıydı. Bir zaman sonra gelenek haline gelmişti. Doğum günümün olduğu hafta Tevfik’le birlikte...”
Tevfik’le birlikte mi? Yatay geçiş yaptığım anımdan uçarak geri döndüm. Telefonu elime alıp tarihe yeniden baktım. ‘20 Nisan 2015’. Bugün Tevfik’in doğum günüydü. Aslında sadece bugün değil her yıl Nisan ayının 20. günü Tevfik’in doğum günü. Bugün de o günlerden biri.

                                                                                             ***
Doğum günün kutlu olsun herkesi güldüren adam.

Yorumlar

Popüler Yayınlar